NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
مِهْرَانَ
الرَّازِيُّ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
بْنُ عُيَيْنَةَ
عَنْ عَمْرٍو
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ جُبَيْرٍ
قَالَ قَالَ
ابْنُ
عَبَّاسٍ حَدَّثَنِي
أُبَيُّ بْنُ
كَعْبٍ عَنْ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
أَبْصَرَ
الْخَضِرُ
غُلَامًا يَلْعَبُ
مَعَ
الصِّبْيَانِ
فَتَنَاوَلَ
رَأْسَهُ
فَقَلَعَهُ
فَقَالَ
مُوسَى
أَقَتَلْتَ
نَفْسًا
زَكِيَّةً
الْآيَةَ
Ubeyy b. Ka'b, Rasûlullah
(s.a.v.)'in (şöyle) buyurduğunu söylemiştir;
"Hızır; çocuklarla
oynayan bir oğlan gördü ve (tutup) başını kopardı. Bunun üzerine Musa;
"Temiz bir canı
öldürdün ha?"[Kehf 74] dedi."
İzah:
Buhari, enbiya; İlim; tefsir
sure; Müslim, fedâil; Tirmîzî, tefsir sure
Bu hadis-i şerifler,
Hızır aleyhisselamın, öldürdüğü çocuğun kaderinin ilm-i ezelide belirlenip
Levh-i Rfrahfuza kaydedildiğini bu kadere göre çocuğun yaşadığı takdirde, kafir
olup anne ve babasını da küfre zorlayıp onların da kanma gireceğini, Allah'ın
bu durumu bir sır olarak Hızır aleyhisselama bildirdiği için Hızır
aleyhisselamın bu çocuğu öldürdüğünü ifade etmektedirler.
Binaenaleyh, her
insanın, hayatı boyunca yapacağı bütün işler, Allah tarafından ezelde bilinip
tesbit edilmiştir. Bu tesbite "kader" denir. Hadis-i şerif, kaderin
İslam inancının rükünlerinden olduğuna açıkça delâlet etmektedir. Hadisin bab
başlığı ile ilgili olan kısımları da burasıdır.
Ancak burada, akla
şöyle bir itiraz gelebilir. Henüz günahı sabit olmamış bir çocuk Ledün ilmine
mazhar bir kimse tarafından katledilmesini mubah kılan bir günahı işleyeceği
bilindiği için öldürülebilir mi?
Büyük müfessir
Fahrüddîn-i Razi'nin beyanına göre; Eğer böyle bir bilgi veya zann-ı galib Allah'ın
vahyi ile te'yid edilmişse öldürülebilir." Nitekim: "isjg$k ki
rableri onun yerine kendilerine daha temiz, daha merhamet|[fcirini
versin."[Kehf 81] âyet-i kerimesi Allah'ın, o çocuğun kötü alabetini Hızır
(a.s.)'a bildirdiğine ve bu çocuğu öldürdüğü takdirde yerine hayıjroir evlat
vereceğini vahyettiğine delalet etmektedir.
BuAırum Hızır
Aîeyhisselamm da Hz. Musa gibi vahye ve Ledün il-mip#'mazhar bir Nebi olduğunu
gösterir.
Mxx hadis-i şerif ile
"Her çocuk fıtrat üzere doğar..." mealindeki '14 numaralı hadis
arasında bir çelişki yoktur. Çünkü bu ikinci hadis, ıer çocukta İslamı kabul
etme kabiliyyetinin bulunduğunu ifade etmektedir. Fakat, harici sebepler bu
kabiliyyeti zamanla köreltebilir. Hızır (a.s.)'ın öldürdüğü çocuğun bu duruma
düşeceği onun tarafından kesin olarak biliniyordu.
Hızır Aleyhisselama
lütfedilmiş olan Ledünn ilminden maksat "ilmül-guyub ve esrar-i ulum-i
hafiyyedir."
Bir başka ifadeyle:
"Hz. Musa'nın ilmi marifet-i ahkam ve zahir ile if-ta. Hızır'ın ilmi ise
bevâtın-ı umura marifet idi.
Hasılı ilm-i ledünni,
cehd-i fikrî ile istihsal olunamayıp taraf-i haktan mevhibe-i mahza olan bir
kuvve-i kudsiyyenin tecellisidir. Eserden müessire, vicdandan vücuda doğru
giden bir ilim değil, müessirden esere, vü-cuddan vicdana gelen evveli bir
ilimdir..."[Bk. Yazır M. Hamdi, Kur'an Dili, V, 3263.]
Birçok ulema bazı
hadislerle ve; "senden önce hiç bir insana ebedîlik
vermedik."[Enbiya 34] ayet-i kerimesiyle ve diğer aklî ve naklî delillerle
istidlal ederek Hızırın vefat ettiğini söylemişlerdir. Ebu Hayyan ise, bunun
cumhurun görüşü olduğunu kaydetmiştir. İbn Salah ve Nevevî gibi, zevat-i kiram
ise Hızır'ın hayatı hakkında meşayihin icmaını nakletmişler, fakat ta'kib
(görüşleri tenkid ve red) olunmuşlardır.
Tacüddin İbn Ataullah
el-İskenderi ise bu konuda şöyle diyor: Hızır'ın hayatta olduğuna dair tasavvuf
ulemasının icmai vardır ve evliyanın Hizırla kavuşup görüştüklerine dair olan
rivayetler tevatür derecesine ulaşmıştır.
Bediuzzeman hazretleri
bu hususta şunları söylemiştir:
“Hz. Hızır ve İlyas
aleyhimesselam hayattadırlar. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler.
Bizim gibi beşeriyet levazimatıyla daimi mukayyet değillerdir. Bazan
istedikleri vakit bizim gibi yerler içerler, fakat bizim gibi mecbur
değillerdir.
Tevatür derecesinde
ehl-i şühud ve keşif olan evliya'nın Hz. Hızır ile maceraları bu tabakatı
hayatı tenvir ve isbat eder. Hatta makamat-ı velayette bir makam vardır ki
"Makam-Hızır" ta'bir edilir. O makama gelen veli, Hızır'dan ders alır
ve Hızır ile görüşür, fakat bazan o makam sahibi yanlış olarak ayn-ı hizır
telakki olunur."
Ancak hem delillerinin
kuvveti, hem bu kanaatte olan ilim adamlarının tahkik ehli oluşu dolayısıyla
Cumhurun kanaati daha kuvvetlidir.